top of page
Forum Mesajları
Antalya Ajandası
05 Oca 2023
In Kaleiçi Ajandası
Akdeniz denildiğinde akla gelen kentlerden ilki kuşkusuz Antalya. Eski çağ medeniyetlerinin ruhunun hala hissedildiği topraklarında köklenen neo klasik eserleri ile de ünlenen Antalya’da en bilinen tarihi camilerden birine adını veren Yivli Minare, kendine has mimari tasarım ve formuyla dikkat çeker. Şehrin tam merkezinde yivli yapısından ötürü Yivli Minare olarak anılan bu yapı, Antalya’nın mimari sembollerinden biri haline gelmiştir. Şehir merkezinde yürürken başınızı denizden tarafa çevirdiğinizde kendine has yapısıyla gözünüze çarpan Yivli Minare, Selçuklu sanatının en güzel örneklerinden birisidir. Yivli Minare, 13. yüzyıla tarihlenen yaşı ile asırlardır mavi göğün altında boy gösterir. Antalya’nın Kalekapısı semtinde bulunan ve diğer Selçuklu eserleri ile birlikte bir külliye içine dahil edilen Yivli Minare özellikle Ramazan aylarında ziyaretçilerin akınına uğrar. Külliyedeki diğer yapılar; Yivli Camii, Gıyaseddin Keyhüsrev Medresesi, Selçuklu Medresesi, Mevlevihane, Zincirkıran Türbesi ve Nigar Hatun Türbesi’dir. Şehrin her tarafından görülebilen özelliğiyle Antalya’nın simgesi olan Yivli Minare’nin taban kısmı kare formlu blok taştan, gövde kısmı ise dilimli ve 8 adet yarım silindirden oluşur. Firuze çinileri günümüze kadar ulaşmamıştır. Yivli Minare Türk Selçuklu Sultanı I. Alaeddin Keykubat zamanında yapılan farklı bir camiden günümüze ulaşmıştır. Kaidesi kesme taştan olan Yivli Minare’nin adını verdiği cami ibadete kapalıdır ve müze haline getirilmiştir. Bu sade ama sade olduğu kadar da çarpıcı eser 38 metre yüksekliktedir, 90 adet basamağı vardır. Minarenin gövdesi tuğla ve firuze renkli çinilerle kaplıdır. 8 yivi vardır. Yivli Minare külliye bölümleri içinde yer alan Yivli Minare Camii, Antalya’daki İlk İslami yapılardan biridir. Yıkık Medrese olarak bilinen Selçuklu Medresesi külliye girişinin sağ tarafında kalır ve yaklaşık olarak 13. Yüzyıla tarihlenir. Nigar Hatun Türbesi adını, II. Bayezid’in eşi Nigar Hatun’dan alır ve Yivli Minare Külliyesi içinde bulunur. Altıgen gövdesi alaturka kiremitli piramidal bir çatı ile kaplıdır. Türbenin iç kısmında üstü açık mermerden bir lahit bulunur. Yivli Minare Külliyesi içinde yer alan yapılardan birisi de Mevlevihanedir. İki katlı bir yapı olan Mevlevihane binası Devlet Güzel Sanatlar Galerisi olarak hizmet vermektedir. Gıyaseddin Keyhüsrev Medresesi ve Zincirkıran Mehmet Bey Türbesi de külliye içindeki diğer yapılardır. Yivli Minare, Antalya gezinizde gözünüze mutlaka takılacak eserlerden birisi. Bugün 700’lü yaşlarında olan ve zamanında üzerindeki masmavi çiniler sebebiyle gökyüzü gibi ışıldayan bu eser, bugün çinileri dökülmüş de olsa kıymeti ve hikayesinden hiçbir şey kaybetmemiş olarak bulunduğu konumda dikkat çekiyor. Mavi Akdeniz ve haşmetiyle tüm şehre egemen olan engin Toros dağlarının manzarası önünde sessizce zamana tanıklık eden Yivli Minare, Antalya’nın bir dönemler Selçuklu şehri olduğunu geçmiş zamana sadık bir kimlik olarak gururla kanıtlar. Konum📍
0
0
6
Antalya Ajandası
05 Oca 2023
In Antalya Ajandası
Geçmişinin yaklaşık iki bin yıl önceye dayandığı tahmin edilen Kagrai Antik Kenti, Akseki ilçesine yaklaşık 35 km. uzaklıktaki Cevizli Mahallesi’nde yer almaktadır. Türkiye’deki yerleşim yerlerinin isimlerinin değiştirilmesi sürecinde, 2400 yıllık Kagrai ismi, 1932 yılında önce Yeşilköy sonra da Cevizli olarak değiştirilmiştir. Kagrai Antik Kenti’ne ait en eski belgeler, M.S. 1. yüzyıla ait kalıntı ve kitabelerdir. Antik kentte bulunan ve Pisidyalılar tarafından yaptırılan Zeus Tapınağı, bölgenin en eski yapılarındandır. Cevizli Parkı’nda, bezemeli ve kasetli bir tavan bloku, bir korinth sütun başlığı ve mimari parçalar mevcuttur. Bazı sütun parçalarına da mezarlık duvarlarında rastlanmıştır. Kadın figürü allığı ve birçok desenli taş, dikkat çeken diğer önemli eserler arasındadır.
0
0
30
Antalya Ajandası
05 Oca 2023
In Antalya Ajandası
Kemer ilçesinin en popüler gezilecek yerlerinden birisi olan Göynük Kanyonu, muhteşem doğası, ağaçları, şelaleleri ve havuzları ile doğa sporu sevenler açısından muhteşem bir yerdir. 2009 Nisan ayı itibarı ile tesisleştirilerek turizme profesyonel hizmet vermeye başlamıştır. Tesiste Kanyona girişler için güvenlik ekipmanları sağlanmakta ve rehberli turlar düzenlenmektedir. Ayrıca kanyona girmeyenler için çeşitli büfe noktalartı harika bir restoran ve tüm temel ihtiyaçların karşılandığı tesisler mevcuttur. Dünyanın en iyi 10 trekking parkurlarından biri olarak kabul edilen Likya yolunun önemli bir bölümü (Hisarçandır - 18 km, Gedelme - 8 km) Kanyonun içerisinden geçmektedir ve bu konudada rehberli turlar düzenlenmektedir. Göynük Kanyonu tüm Likya yolu boyunca mevcut olan en uygun kamp ve ihtiyaç giderme mola noktasıdır. Konum📍
0
0
4
Antalya Ajandası
05 Oca 2023
In Antalya Ajandası
Finike,tarih boyunca önemli bir yükleme ve boşaltma liman kenti olmuştur. Denizci bir millet olan Fenikeliler, Finike ve Akdeniz'in değişik limanlarından yükledikleri malları, başka limanlara satarak, kendi devirlerinde ticareti geliştirmişler ve zengin olmuşlar. Tarihin seyri içinde Finike Limanı’nın durgun zamanları da olmuştur. Cumhuriyet döneminde de uzun süre atıl kalan limanda, uzun yıllar sadece balıkçı tekneleri barınmıştır. 1966 yılında balıkçı tekneleri ve yatların fırtınalı havalarda barınabilmeleri için yeni bir barınak yapımına başlanmış ve bu barınak 1970 yılında tamamlanmıştır. Finike marina, Finike'nin coğrafi ve kültürel konumuyla yat turizmini birleştirerek, ilçemiz ve ülke ekonomimize önemli katkılar sağlamaktadır. Bu konum Finike marinasını önemli bir yatçılık merkezi yaparak, Finike'ye de uluslararası bir liman kenti ve yat turizmi merkezi statüsü kazandırmıştır. Konum📍
0
0
13
Antalya Ajandası
28 Ara 2022
In Antalya Ajandası
Antalya’nın 32 kilometre batısında, Sivridağ'ın kuzey eteğinde yer alan Trebenna Antik Kenti'ne Geyikbayırı ve Çağlarca köylerinden geçilerek orman yoluyla ulaşılır. Trebenna’nın Helenistik ve öncesi dönemdeki varlığına dair ne antik literatür verisi, ne de epigrafik ve arkeolojik veri bulunmamaktadır. Ancak Helenistik Dönem'deTermessos’un, bir yazıta göre MÖ 281–280 yıllarında Ptolemaioslar egemenliğinde oluşu, aynı egemenliğin Trebenna’nın bulunduğu topraklarda olması beklenir. Yine aynı şekilde Apameia Barışı'ndan sonra (MÖ 168) Bergama’nın ele geçirdiği Toroslar'ın doğu tarafındaki yerler içerisinde Trebenna topraklarının bulunması olasılığı vardır. II. Eumenes (MÖ 197–160) Pamphilya’nın batı topraklarını krallık topraklarına katmıştır. MS 3'ncü yüzyıl Trebenna için oldukça parlak bir dönem olmuştur. 13 yaşında Roma tahtına geçen, 242 yılında Asya seyahatine çıkan İmparator III. Gordianus ( MS 238–244 ) pek çok Lykia kenti gibi Trebenna’ya da sikke basma özgürlüğü vermiştir. Trebenna Roma çağında resmen Lykia eyaletinin politik sınırları içerisinde kalmakla beraber, Bizans Dönemi'nde kesin olarak bir Pamphylia kenti olarak karşımıza çıkmaktadır. Sur duvarlarının görünen kısımları Bizans çağından kalmadır. Akropol kayalıklarında pek çok kaya odası vardır. Bunların konut ve mezar amaçlı olanları ilk bakışta ayırt edilebilmektedir. Bazıları önce mezar sonra konuttur. En özel olanı akropol girişinin hemen karşısında durandır. Roma Çağı yapıları Akropol ile Sivritepe arasında kalan düzlüktedir. Cepheleri güneydoğuya dönük ve yan yana sıralı ekklesiasterion, sebasteion ve stoa Roma Dönemi kamu yapılarının yoğunlaştığı kent meydanının batı sınırını oluştururken Elmin Nekropolü yamacındaki son kamu yapısı olan hamam ise güney sınırı belirler. Yapıya giriş, cepheyi yaklaşık üç eşit parçaya ayıran iki anıtsal kapı ile sağlanır. Roma dönemi kentinin akropolü Bizans döneminde yerleşmenin çekildiği yer olmuş, koruma duvarı ile çevrelenmiş ve Ortaçağ boyunca da kentin asıl yerleşmesi burası olmuştur. MS 12'nci yüzyıl sonlarına kadar kent bir Bizans kenti olarak varlığını sürdürmüştür. Trebenna’nın, Attaleia ve çevresinin MS 1'ncü. yüzyılın başlarında Türklerin eline geçmesiyle birlikte terk edildiği tahmin edilmektedir. Kaynak: "Trebenna", Dünden Bugüne Antalya II. Cilt, Antalya İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü (2012) Konum📍
0
0
0
Antalya Ajandası
28 Ara 2022
In Antalya Ajandası
Soura Antik Kenti, MÖ IV. yüzyılda varlığını sürdürmüştür. Antalya, Kale ilçesine (Demre) 6 km. uzaklıktaki Sura Köyü’nün yakınındaki, Myra Antik Kenti'ne yakın bir harabedir. Lykia (Likya) Birliği içinde 2 oy hakkı olan Soura Antik Kenti, Çayağzındaki Andriake harabelerinin hemen üzerindedir. Bugün Kaş’a giden yol, Sura Antik Kentinin içinden geçmektedir. Bazı kaynaklarda Sourai-Sura adıyla veya Sura adıyla anılır. Andriake’den Kaş’a giden yolda buradan geçmektedir. Soura, Hellen dilinde “Soura halkı” anlamında bir sözcüktür. Soura Antik Kenti Federasyonun Kehanet Merkezdir Apollon Tapınağı En Önemli Mabetlerindendir Soura Antik Kenti’nin sahip olduğu akropol oldukça küçüktür ve çevresi surlarla örülmüştür. Kuzeyde bulunan surlar dikdörtgen yapılarıyla hala ayaktayken güney yöndeki surlar hiçbir kalıntı bırakmadan yıkılmıştır. Akropolün batısında, derin bir vadi içerisinde bir Apollon Tapınağı bulunmaktadır. Antik dönemde federasyonun “kehanet” merkezi de olan Soura Antik Kenti’nde Apollon Tapınağı kalıntıları, akropol, lahitler ve kaya mezarlarını görebilirsiniz. Hatta Soura’da bulunan üstü lahit olan anıtsal mezar Likya’daki en büyük lahit olarak biliniyor. Kayaya oyulmuş olarak kalan basamaklar, akropolden buraya merdivenlerle inildiğini göstermektedir. Tapınak in antis planlı, dor nizamındadır. Arka cephede triglif ve metop sırasının bir bloğu hâlâ görülebilir. Soura Antik Kenti'nde Rahipler Kehanet Aracı Olarak Balıkları da Kullanıyorlardı Soura Antik Kenti'nde kehanetin yapıldığı su kaynağı akropolün hemen dibinde bulunmaktadır. Rahipler burada et dolu şişleri suya batırarak balıkların eti yiyip yememesine göre kehanette bulunuyorlardı. Tapınağın gerisinde oldukça harap durumdaki Bizans kilisesinin yıkıntıları görülmektedir. Asfalt yoldan vadiye bakıldığında bu yapılar bu güzel vadi içinde izlenebilmektedir. Soura Antik Kenti'ne çok yakın bir yerleşme yeri de aynı yol üzerinde, birkaç km ilerideki Gürses’teki "Trabenda Antik Kenti"dir. Antik ismi ve tarihi hakkında pek bilgimiz olmayan bu şehirde de sur kalıntıları ve lahitler vardır. Lahitlerin büyük çoğunluğu Roma Devri’ne aittir. MÖ V. yüzyıla ait kabartma figürlü lahit Lykia (Likya) tipindedir. Akropol doğu ve batıdan sur duvarları ile çevrilidir. Soura Antik Kenti'nde Apollon'un Kehanetleri Antik tarihçilerin Soura’nın Apollon’un kehanet merkezlerinden biri olduğunu ileri sürmelerinin dışında, elimizde Soura hakkında yeterince bilgi yoktur. Lykia’nın diğer kentleri gibi MÖ IV. yüzyılda varlığını sürdürmüştür. Kentin akropolü oldukça küçük bir alan kapsamış ve kalın bir surla çevrelenmiştir. Sur duvarları kuzeyde dikdörtgen şeklinde bir kaleyi oluşturur. Güney yönündeki kulenin hiçbir iz bırakmadan yıkıldığı sanılır. Surlara bitişik odalar ve bunların açıldığı koridorlara diğer kentlerde rastlanamamıştır. Soura Antik Kenti'nde Lykçe Yazılı Heykel Kaidesi Apollon Sorias Kültünü Yansıtmaktadır Akropolün güney-doğu köşesinde kayalara oyulmuş, Lykçe yazılı bir heykel kaidesi ile Apollon Sorias kültünü yansıtan rahip listelerini içeren bir stel dikkati çekmektedir. Akropolün batısındaki Apollon mabedine kayalara oyulmuş merdivenlerle çıkılmaktadır. Yan duvarların öne doğru çıkarılıp uzantıları arasına iki sütunun yerleştirildiği İn antis plânlı, dor üslûbundaki mabedin hemen yanı başında da kehanetin yapıldığı kaynak suyu vardır. Mabedin arkasındaki alanda ise yıkılmış bir Bizans kilisesinin kalıntıları bulunmaktadır. Kaynak : Delphin Otel Blog Silvan Güneş Biyografi Yazarı Konum📍
0
0
2
Antalya Ajandası
28 Ara 2022
In Antalya Ajandası
Trysa Antik Kenti, Kaş-Kale yolu üzerinde bulunan Davazlar Köyü'nün Gölbaşı Mahallesi yakınındaki platonun doğusunda yer alır. Adına antik kaynaklardan hiç birinde rastlanmaz. MÖ 2'nci yüzyılda oluşan Likya Birliği’nde Trysa üye kentlerden biri olarak görünmektedir. Kentin ilk iki harfinin yazıldığı 'TP' kısaltması ile Likya Birlik dönemine ait sikkeleriyle tanınmaktadır. Arkeoloji literatüründe adından ve özellikle Heroonu’ndan XIX. yüzyılın sonundan beri söz edilen Trysa’da Phellos, Istlada, Sura gibi ufak bir beyin veya kralın oturduğu iyi korunan bir kale görünümündedir. Kuzeydoğu ve güney yönleri oldukça sarp bir kayalığın zirvesinde, bugünkü Gölbaşı Köyü'nden 30 metre yükseklikte doğu-batı doğrultusunda ince uzun bir akropol görüntüsündeki Trysa Antik Kenti kalıntıları 550 metre uzunluğunda ve 150 metre genişliğinde bir alanı kaplar. Bu alanın bazı bölümleri teraslanmıştır. Kuzey ve batı tarafı ayakta olan düzensiz taşlardan örülmüş, MÖ 5'inci yüzyıla tarihlenen bir surla çevrilidir. Sur dışında Trysa’da bugün kalıntı olarak Heroon’un duvarları, tapınağa ait ufak kalıntı ve çok sayıda lahit bulunmaktadır. Lahitlerin çoğu sadedir ya da büst veya hayvan başı şeklinde tepeliklere sahiptirler. Kentin niteliği saptanabilen tek yapısı, Akropol'ün güneybatı eteğinde yer alan ileri derecede tahrip olmuş tapınaktır. Mimari elemanlarından anlaşıldığına göre ön cephedeki ante duvarları arasında bulunan iki sütundan geriye hiçbir şey kalmamıştır. Burada Zeus ve Helios’a rahip olarak hizmet etmiş bir vatandaşı onurlandıran yazıta ait parçalar bulunmuştur. Söz konusu yazıta göre tapınak bu tanrılardan birine veya ikisine birden aittir. Trysa’nın en büyük eseri kentin kuzey-doğu ucunda yer alan ve on sekiz metrekarelik kapalı bir alan içinde duran, MÖ 4'ncü yüzyılın ikinci çeyreğine tarihlenen Heroon’dur. Dört yandan rektogonal bloklarla örülmüş bir duvarla çevrilidir. Dış yüzünde güney tarafta ise üzerinde iki yatay bant halinde mitolojik sahnelerin yer aldığı bir friz bulunmaktadır. Bu sahneler arasında, İlyada ve Odysseia’dan bölümler, Theseus’un marifetleri, Thebes’e karşı olan Yediler’den parçalar, Yunanlılar ve Amazonlar ile Kentauros ve Lapitlerin savaşları yanı sıra kimlikleri belirlenemeyen pek çok diğer figürde yer alır. Yerli kayadan oyularak çıkarılan ve bir aile için hazırlanmış olan bu lahtin bir metre genişliğinde ve üç metre yüksekliğinde olan duvarlarının üzerindeki çift sıra friz ve ornamentlerle süslü arşitrav blokları Viyana’ya götürülmüş olup, bugün ise bu frizden yalnızca doğu köşeye yakın yerde bir ion kymationu bloğu bulunmaktadır. Ayrıca, Heroon’un dışında güneydoğu köşede duran Dereimis ve Aiskhylos lahti denen gotik alınlıklı, kapağın her iki yanında quadriga (dört atlı savaş arabası) kabartması ile üste konmuş şerite benzer parçasının her iki yanında cenaze şölenini gösteren kabartmalar bulunan lahit Avusturyalılar tarafından Heroon’un frizleri ile birlikte 1882-1983 yılında Viyana’ya götürülmüştür ve Sanat Tarihi Müzesi'nde sergilenmektedir. Trysa, anıtlarının bazılarının tüm Likya’nın en erken örnekleri olması nedeniyle önemli bir merkezdir. Kaynak: "Trysa", Dünden Bugüne Antalya [II. Cilt], Antalya İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü (2012) Konum📍
0
0
0
Antalya Ajandası
28 Ara 2022
In Antalya Ajandası
Istlada Antik Kenti, günümüze kalmış ilginç mezarları ile Likya’nın küçük boyutlu kentleri arasında en etkileyici olanıdır.Demre-Kaş karayolu üzerinde Yavu Köyü'nü geçtikten sonra Davazlar Köyü levhasından güneye ayrılan yolla 4 km sonra Kapaklı Köyü'ne ulaşılır. Köy ilkokulunun hemen karşısında yer alan ünlü Hoyran Mezarı yanından yine on dakika güneye yürünerek varılan Hayıtlı mevki Istlada Antik Kenti kalıntılarının yer aldığı alandır. Istlada kalıntıları Kapaklı, Hoyran ve Hayıtlı’ya dağılmış vaziyettedir. Istlada adı şehrin birçok yazıtında okunabilmiş olup Likya Birliği içinde komşu diğer şehirlerle bölgenin tarihi kaderini paylaşmıştır. Gerek Hoyran mezarındaki ilginç kabartmalardan gerekse okunabilir Likya yazıtlarından şehrin tarihini en azından MÖ 4'üncü yüzyıl başlarına indirmek mümkündür. Antik kentin Likya döneminden sonra sırasıyla Helenistik, Roma ve Bizans Dönemleri'nde yerleşim gördüğü kalıntılardan anlaşılmaktadır. Istlada; Apollonia, Aperlai, Phellos veya İsinda gibi ufak bir beyin oturduğu etrafı surlarla çevrili ufak bir kale görünümündedir. Şehrin surları akropolün doğu ve batı yönünde uzanır. Sur, doğu uca yakın yerde, kale içine girişi sağlayacak bir kapı ile sonlanmaktadır. Kapının hemen batısında kapıyı kontrol amaçlı yapılmış bir yapı kalıntısı göze çarpar. Yer yer görülen sarnıç ve kuyular ve bunlara su birikimini sağlayan yerli kayaya açılmış kanalcıklar su ihtiyacının biriktirme ile karşılandığını göstermektedir. Istlada Kapaklı Köyü'nde bulunan ünlü “Hoyran Anıtı” adıyla anılan kabartmalı mezarıyla da arkeoloji dünyasında çok özel bir yere sahiptir. Hoyrat Anıtı ana kayanın yontularak ev tipi mezar haline getirilmiş örneğidir. Alınlığın ortasında mezar sahibi eşi ve oğluyla seçilebilmektedir. Çok basık gotik alınlığın altındaki frizde, ortada bir divan üzerine uzanmış mezar sahibinin ayakucunda askerleri başucunda ise oğlu, kızı, eşi ve kadınlardan oluşan bir grup törene iştirak edenleri oluşturmaktadır. Biri kopuk olan akroterlerde dışa dönük olarak sfenks tasvirleri mevcuttur. Anıt, Lykia alfabesi ile kazınmış yazıtı ve üzerindeki kabartmalardan MÖ 4'üncü yüzyıla tarihlenir. Akropol’ün doğu ve kuzeyi kaya mezarları, lahitler ve stel şeklindeki tek blok mezarlarla doludur. Lahitlerin büyük çoğunluğu tipik Likya lahti formunda, kaide, sanduka ve kapaktan oluşmaktadır. Lahitlerin aralarında steller yer almaktadır. Tümü yörenin doğal oluşumu olan kireçtaşından yapılmıştır. Kaya mezarları Klasik Çağ'a, lahitlerin tümü ise Roma Çağı'na tarihlenir. Üzerlerindeki kuş tasvirlerinden dolayı, horozlu ve güvercinli mezar olarak tanınan kaya mezarı en eski örneklerden biri olup MÖ 4'üncü yüzyıl başlarına tarihlenir. Diğer ilginç bir örnek de üzerinde ayakta savaşçı kabartmasının yer aldığı tek parça bloktan oluşan stel tarzı mezar anıtı olup tipik kaya mezarları kompleksinin önünde yer alır. Kalıntıların yer aldığı zirveden güneye bakıldığında bölgenin en çarpıcı manzarası olan Gökkaya Koyu ve çevresi görülebilir ki Gökkaya büyük olasılıkla Istlada Antik Kenti'nin limanı görevini de yürütmekteydi. Kaynak: "Istlada", Dünden Bugüne Antalya [II. Cilt], Antalya İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü (2012)
0
0
0
Antalya Ajandası
28 Ara 2022
In Antalya Ajandası
Kaş-Demre karayolunun 20'nci kilometresinden güneye yönelen yolla bugün Üçağız Köyü olarak anılan Theimiussa Antik Kenti'ne varılır. Kalıntılar köyün evlerinin seyrelmeye başladığı doğu tarafındadır. Theimiussa, orada bulunmuş bir yazıttan öğrenildiğine göre yönetimsel açıdan bir kent değil, köy yerleşimidir. Mezar yazıtlarında şiddet suçu cezalarının Myra ya da Kyaneai’ya yatırılmasının yazması bu kentlere bağlı bir deniz birimi olduğunu göstermektedir. İlk kalıntı hemen kıyıda bosajlı, rektogonal duvarları bulunan minyatür bir kaledir. Bu kale belki öncesi de olabilen bir surla Bizans Çağı'nda çapı genişletilerek kenti çevreleyen bir şekle sokulmuştur. Kentin Tybersissos ile sınır oluşturduğu yerde yine bosajlı ve rektogonal teknikte duvar örgülü bir akropol, son savunulacak yer olarak Tybersissos ile birlikte düşünülmüş olmalıdır. İskeleden doğuya doğru ilerlendiğinde sahilden biraz içeride ev tipinde, giriş kapısı tahrip olmuş bir çift kaya mezarıyla karşılaşılır. Doğu tarafta bulunan mezarın sağ yanında ayakta duran genç bir erkek veya çocuk figürü görülür. Kapının üst kısmında da mezar sahibinin Kluwanimi olduğunu bildiren Lykia dilinde bir yazıt vardır. Mezar binasının doğusunda iki yanı kesme taş duvarla örülü kanalın çevresinde çok sayıda Geç Helenistik ve Roma Çağı’na ait lahitler sıralanmaktadır. Bu kanalın bitim yeri yani kuzey ucu ne amaçla kullanıldığı kesin olarak belli olmayan bir Erken Bizans Dönemi yapısıyla sona ermektedir. Kaynak: "Theimiussa" Dünden Bugüne Antalya [II. Cilt], Antalya İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü (2012) Konum📍
0
0
3
Antalya Ajandası
28 Ara 2022
In Antalya Ajandası
Alakilise olarak bilinen yapı, Angel Gabriel Kilisesi olarak da adlandırılmaktadır. Likya Yolu’nun en zorlu parkurları arasında gösterilen Finike – Demre – Alakilise güzergahında yer alan kilise, denizden 860 metre yükseklikte, Alaca Dağ’ın güney cephesinde konumlanmıştır. Likya Bölgesi’nde, Erken Bizans Dönemi’nde yapılmış bir kilise olan Angel Gabriel Kilisesi’nden günümüze ulaşmış olan kalıntı, yalnızca bir duvarından ibarettir. Tarihe tanıklık eden ve bir parçasıyla bile olsa geçmişin mimari ve kültürel izlerini yansıtan yapıyla, maceralarla dolu Likya Yolu yürüyüşü sırasında karşılaşmak, doğaseverlerde farklı duygular uyandırmaktadır.
0
0
10
Antalya Ajandası
16 Ara 2022
In Tarihi Kaleiçi Evleri
Ömer Lütfü Efendi , Mermerlibanyo Sokak’ta bulunan ikâmetgâhından ziyade asıl vaktini bu konakta geçiriyordu.Tüm ticari ve siyası işlerini Konağın selamlık kısmında yer alan yazıhanesinde yürütüyordu. 1864 ve 1871 yıllarında yürürlüğe giren Vilayet Nizamnamelerinde 2.Abdülhamid’in emriyle düzenlemeye gidilmiş, Teşkil-i Vilayet Nizamnamesi ile artık eyalet sistemi terk edilmeye başlanarak mülki idare bugünkü yapıya yakın bir hale gelmişti. Ömer Lütfü Lülü Efendi , bu Nizamnamelerin ardından 1888-1899 yılları arasında Antalya Belediye Başkanlığı yapar. 1898 -1908 yılları arasında ayrıca Antalya Ticaret Odası Başkanlığını da yürüten Lülü Efendi , 1906 yılında ikinci kez Antalya Belediye Başkanlığına seçilir. Ancak Meşrutiyetin ilanından sonra işler değişir. İki görevi bir arada yürütmesi ve baskıcı idaresi halk tarafından iyi karşılanmaz .1908 yılında Mutasarraflıktan alınan Lülü Efendi iki yıl sonra yani 1910 yılında orman işçileri veya tahtacılar olarak bilinen grup tarafından vurularak öldürülür. Böylece Antalya’daki ticaret el değiştirerek Bileydi ailesine geçer. Ömer Lütfü Efendi’nin hayatının önemli kısmının geçtiği bu Konak , 1988 yılında başlatılan restorasyon çalışmalarının ardından 1990 yılında Otel olarak hizmet vermeye başlamış. Konak Ev , Aspen Otel adı ile 1990 yalından günümüze dek geçmişten gelen tüm izleriyle yaşatılmaya devam ediyor. Konum📍
0
0
18
Antalya Ajandası
02 Ara 2022
In Kaleiçi Ajandası
20. yüzyılın ilk yarısına kadar batı kıyısında tarihi binaların sıralandığı Atatürk Caddesi’nin devamındaki Fevzi Çakmak Caddesi’nin sonunda yer alan yapı, günümüzde caddenin tek tarihi binasıdır. Yapı 20. yüzyılın başlarında bir Rum konağı olarak inşa edilmiş ve 1944-1976 yılları arasında Vali Konağı olarak hizmet vermiştir. Cumhuriyet Meydanı’na inşa edilen yeni Vali Konağı nedeniyle uzun süre kullanılmayan yapı 1984-1995 yılları arasında Öğretmen Evi olarak hizmet vermiştir; günümüzde ise yeni inşa edilen Öğretmen Evi’ne bağlı Öğretmenler Lokali olarak kullanılmaktadır. Uzun yüzleri dış cephelere bakan L planlı ve iki katlı yapının kuzeyinde küçük bir avlusu bulunmaktadır. Beden duvarları yapı moloz taş ve tuğla kullanılarak inşa edilmiş olup, tüm cepheler beyaz renkle sıvalıdır. Batı cephesinin güney köşesinde basamaklarla yükseltilmiş ana girişi, benzeri geleneksel yapılarda karşılaşıldığı gibi içerlek bir konumdadır. Yapının tüm cephelerinde sık dizinde ve basık kemerli yüksek pencereler yer almaktadır. Pencere çerçeveleri kesme taştan ve cephe yüzeyinden çıkıntılı olarak yapılmıştır. Kat aralığı farklı renklendirilmiş profilli silmeler ile vurgulanan cephenin ana girişi üzerinde üç tarafı pencereli bir çıkma (şahnişin), doğu cephesinin ortasında ise küçük bir balkon yer almaktadır. Kırma çatıyı taşıyan saçaklar oldukça dar tutulmuştur. Konum
0
0
15
Antalya Ajandası
01 Ara 2022
In Tarihi Kaleiçi Evleri
Cumhuriyet öncesi yıllarda;Antalya'daki hanlar dışında, bugünkü anlamda İtalyanlar tarafından işletilen, yalnız bir otel vardı. Sonraları da bu konak ev, 1922 yılına kadar Antalyalı Rum Zaade Danilidi'nin oteli oldu. Cumhuriyet'ten sonra 1942'de mülkiyeti Antalyalı Tüccar Ak Hüseyin'e geçen bu görkemli bina, bir süre de Ak Hüseyin Oteli olarak da çalıştırılmıştı. Antalya'da herkes onu 'Ak Hüseyin' olarak tanırdı. Ak Hüseyin, okuma ve yazması olmamasına rağmen, hayata sıfırdan başlayarak adım adım ilerlemiş; un ticareti ile kazandığı parasını gayrimenkule yatırarak Antalya'da büyük bir servetin sahibi olmuştu. Zahire Borsası'na gelen yayla ve sahil buğdaylarının hemen tamamını ya bizzat ya da simsarlar eliyle o satın alırmış.Yakından tanıyanlar onu, fırıncılıktan başlayarak değirmenciliğe, ticarete; oradan da fabrikatörlüğe, adım adım yükselmiş, çalışkan, zeki ve tutumlu bir işadamı olarak anlatırlar. Milli Mücadele yıllarında Antalya'ya gelen Türk Casusu İngiliz Kemal hatıralarında, bu otelde kaldığını, İtalyan otelcinin kızı Margrit ile aralarında geçen gönül maceralarını anlatır. Sonraları Atatürk İlkokulu'nun Orta Bölümü buraya taşındı. Bir dönem de Antalya Koleji'nin öğrencilerini konuk etti. 1989 yılında çıkan bir yangında, en üst katındaki antika piyanosu ile birlikte yandı kül oldu bitti amayaşlı andız ağacı hala ayakta duruyor.
0
0
34
Antalya Ajandası
01 Ara 2022
In Tarihi Kaleiçi Evleri
Köşe binası olan iki katlı konak , üç ayrı giriş kapısı ve Balıkpazarı Sokak cephesinde ikisi simetrik üç cumbası vardır.Kaleiçi'nin önemli yapılarındandır. Köşede parsel sınırına uygun konumlanmıştır. İki katlı olan yapının yüksek giriş katında Balık Pazarı Sokak cephesi kesme taş, üst kat bağdadidir. Bu cephede üç ayrı giriş olmasına karşın iki giriş, geç dönemde farklı kullanımlar nedeniyle açılmış olabilir. (L) tipi plan şemasına sahiptir. Zemin kat pencereleri ve kapılar kemerli ve sövelidir. Ana kapı üstünde kitabe nişi vardır. Giriş katında tepe pencereleri mevcuttur. Üst katta ikisi simetrik üç cumba altları silmeli ve kalem işi süslemelidir. Üst katta orijinal hamamı vardır. Tavanlar çıtalı olup sofa tavanında ahşap göbek mevcuttur. Kırma çatılı, alaturka kiremitli ve saçaklıdır. Bahçede yapıya bitişik müştemilat kitlesi bulunmaktadır. Mustafa Edip (Kadı) ve Ahmet Edip (Nafia Müdürü) kardeşler tarafından 1890'lı yıllarda yaptırılmış olan bu konakta, 14 oda 2 mutfak 2 hol ve 1 Türk Hamamı vardı. Daha sonra ev Mustafa Edip'in oğlu Mehmet Edip ve Ahmet Edip'in kızı Mükerrem Edip Müderrisoğlu'na kaldı.Bu arada evi ikiye ayırdılar. Bir tarafta Mehmet Edip Edipoğlu, eşi Melahat Hanım, çocukları Özer, Serpil, Mustafa; diğer tarafta Mükerrem Edip Müderrrisoğlu eşi ve çocuklarıyla uzun yıllar bu konakta yaşadılar. Konak 1990 yılında, Ute Holding'e satıldı. Konak, geçtiğimiz yıllarda tekrar el değiştirdi ve Alp Paşa otel zincirinin oldu. Balıpazarı Sokak , No: 02-04
0
0
9
Antalya Ajandası
01 Ara 2022
In Tarihi Kaleiçi Evleri
Bu konak evin yerinde bulunan yapı Hasan Tekelioğlu tarafından satın alındıktan sonra yıkılarak tekrar inşa edilmiştir. Hasan Tekelioğlu, yurtdışında eğitim almış ve İsmet Hanım ile evlenmiştir. Bu evlilikten Hikmet adında bir kızları dünyaya gelmiştir.Hikmet Hanım, Antalya Eczanesi'nin sahibi Eczacı Sıtkı Göksoy ile evlenir. Bu evde kızları İsmet ve Kamile ile oğulları Hasan Göksoy dünyaya gelir. İsmet Hanım kızı Hikmet Hanım'ı çok genç yaşta kaybedince, torunlarına adeta evlat olarak sarılır ve Konyaaltı Caddesi'nde Endüstri Meslek Lisesi'nden sonraki 2. bahçeli eve taşınırlar ve yaşamlarını orada sürdürürler. Boşalan eve daha sonra, Kırşehir'den Mimar Ercan Evren ve annesi Fatma Hanım taşınırlar.Ercan Bey, DSİ'de mimar olarak çalışmaktadır. Bu evde Gülseren Hanım ile evlenir. Gülseren Hanım, fevkalade iyi bir eğitim almıştır, 2 dil bilmektedir, Ankaralıdır ve Antalya'da uzun yıllar Turizm sektöründe çalışan Subutay Gönen'in ablasıdır. Kızları Sibel, bu evde dünyaya gelir, (Sibel Hanım daha sonra Mehmet Haciarifoğlu ile evlenir). Ercan Bey ve Gülseren Hanım, anneleri Fatma Hanım ile beraber daha sonra Lara Yolu üzerinde satın almış oldukları araziye, Antalya Moteli inşa ederler ve ailece yıllarca işletirler. Bu dönemde oğulları Hüsnü, Can ve Süleyman dünyaya gelir. Merdivenli Sokak , No: 04
0
0
4
Antalya Ajandası
01 Ara 2022
In Tarihi Kaleiçi Evleri
Bu Konak ev Ercüment, Ertuğrul, Yalçın, Meral Tüzken'lerin ailesinin evidir. 1820 yılında çıkan Mora Isyanı ile, Yunanistan'daki Mora Yarımadası'nda Türkler için kötü günler başlamıştır. Morali aileler altı gemiyle Antalya'ya gelirler. Mora'da öldürülen Hasan Bey'in oğullarından Hüseyin Ağa, İskele'ye inen Kırkmerdiven'in başındaki iki katlı konağı satın alır. Yıktırıp yerine kendi zevkine göre, yeni bir konak yaptırır. Misistre'den göçtükleri için aile, "Misistreliler" olarak anılırlar. Mora Askeri Valisi Kamil Paşa'nın torunlarından biri olan Hüseyin Ağa'nın torunu Mehmet Mustafa Tüzken'in ilk çocuğu, 1934 doğumlu Ertuğrul Tüzken'dir. Ercüment Tüzken ise, eski Spor İl Müdürü Tarkan Tüzken'in babasıdır. Üçüncü Oğul Yalçın Tüzken, uzun yıllar Kanada'da kalmıştır. Meral Tüzken, Antalya Lisesi'nde ve Kolejinde Edebiyat Öğretmenliği yapan İsmail Özkaynak'ın (Trilom) eşidir. Merdivenli Sokak, No: 02
0
0
8
Antalya Ajandası
01 Ara 2022
In Tarihi Kaleiçi Evleri
18. yüzyıl başlarında inşa edildiğini düşünülen Tekeli Konağı, aynı avluda yer alan diğer konak ve evlerle birlikte bir bütünlük oluşturur. Konağın dış görünüşü, diğer Kaleiçi evlerinin özellikleri ile genelde büyük bir benzerlik gösterir. Aşağı kat dış duvarında sekiz pencere görülür. Üst katta ise, toplam sekiz adet pencere vardır. Bu pencereler, ahşap çerçeveli ve çift kanatlıdırlar. Ana girişinin üzerinde yer alan cumbanın, sokağa bakan tarafında, üç adet dikdörtgen pencere, cumbanın her iki kenarında da birer adet köşe penceresi binaya güzel bir görünüm verir. Dış duvarın doğu yönüne bakıldığında sıva üzerine boya ile yapılmış, kanatları iki yana açılmış oldukça büyük pencere motifleri, konağın dış cephesine hoş bir görüntü kazandırır. Saçak altlarında dikdörtgen şeklinde bir sıra süsleme görülür. Planı, iki katlı ve Antalya evlerinde sıkça rastlanan, dış sofalı (hayat) ev tipine uyar. Taşlık olarak adlandırılan alt katta, ahir ve depolar yer alır. Her Antalya evinde olduğu gibi, bu konakta da yaşam alanı olan yer, üst kattır. Dış duvardan avluya giriş, biri büyük, diğeri daha küçük kapıdan yapılmaktadır. Küçük kapı,normal ev girişi olarak kullanılmış; büyük kapı ise, daha çok deve, at, araba gibi geçişlere uygundur.
0
0
15
Antalya Ajandası
01 Ara 2022
In Tarihi Kaleiçi Evleri
İskenderiye'den gelen Mursiler 1890'lı yılların ikinci yarısında Antalya'ya yerleştiler. Bu bitişik nizamlı ev Mursi'nin oğullarından Mütevelli'ye aitti. Sol tarafta Mütevelli'nin büyük oğlu Mehmet Atılgan ve ailesi, daha sonra da Mehmet Atılgan'ın oğlu (arap) Orhan Atılgan, eşi Ayşe Atılgan ile çocukları; Mehmet Atılgan, Hamdi Atılgan ve Gönül Atılgan istimlak edilinceye kadar yaşadılar. Karşı konak evde ise, Mütevelli'nin kızı Fatma Atılgan, Terzi Mehmet Top ile evlenip bu konakta ikamet ettiler.Çocukları olmayan bu aile, Zehra, Huriye ve daha sonra Havva adında 2 kız çocuğunu evlat edindiler. 1960'lı yıllarının ortalarında Terzi Mehmet Top vefat edince Fatma Atılgan bir süre sonra ikinci evliliğini yaptı. Eşinin evine taşınan Fatma Hanım bu evi Ali Teke ile evlenmiş olan manevi kızı Zehra (Huriye) Hanıma bıraktı. Zehra (Huriye) Hanım; bu ev 1986 yılında Turizm Bakanlığı tarafından istimlak edilinceye kadar; eşi Ali Teke, çocukları; Hasan Teke, Serpil Teke Tankuş, Arif Teke, Serap Teke Sözer ile burada yaşadılar. Ayrıca Ali Teke evin altında açtığı bakkal dükkanını yıllarca çalıştırdı.
0
0
19
Antalya Ajandası
01 Ara 2022
In Tarihi Kaleiçi Evleri
Necip Nugay, 1955 yılında dedesi Süngerci Balta'ya ait olan bu evde doğduğu. Antalya Kaleiçi sokaklarında daha çocukluğunu yaşayamadan çocuk denecek yaşta sahnelerde yer aldı ve o günlerde Gazinoların tek eğlence kaynağı olduğu.Cumhuriyet Meydanı'nın köşesinde yer alan Büyük Otel'in gazino girişine dev puntolarla adını yazdırmayı başardı. 1967 yılında ise Antalya Esenpark Gazinosu'nda, çevre illerin de katılımıyla düzenlenen Altın Merdiven Ses Yarışması’na katılarak 12 yaşında birinciliği aldı. Birinciliğin ardından ,Esenpark Gazinosu'nda, Derya Motel, Büyük Otel, Sabo, Çakıl , As gibi kentin tüm gazinolarında ve özel gecelerde sahne almaya başladı. Artık Necip Nugay, Antalya Valilerine, Belediye Başkanlarına, şehre gelen konuklar için hazırlanan akşam davetlerine ,özel gecelere kadar tüm etkinliklerde yer katılıyor ve unutulmayan müzik ziyafetlerine imza atıyordu. Uzun favorileri, ensesine dökülen saçlarıyla, toy bir delikanlı görüntüsündeki bu oğlanın sesini, Bir program için Derya Motel'de kalan Zeki Müren de dinlemiş ve beğenilerini bizzat sunmuştu .Büyük Otel'de Müzeyyen Senar'la sahne aldığı günlerde, Senar bu güzel sesli küçük sanatçıya, "Bir gün Türkiye senin adınla çınlayacak çocuğum" diyerek övgüler yağdırmıştı. Antalya Gazetesi yazarı Sevgi Taner ise Necip Nugay'ı gazetesinde, "Antalya'nın Altın Sesli Altın Çocuğu" diye lanse etti. Ve bu yakıştırmayla anılmaya başladı. 1978 yılında ailesi için Antalya'ya dönmek zorunda kalan Nugay ,1979 yılında İsmail Baha Sürelsan'dan dersler almaya başlar ve 2015'te, genç sayılabilecek yaşta aramızdan ayrılır. Marina Hotel , Mermerli Sokak , No: 10
0
0
14
Antalya Ajandası
01 Ara 2022
In Tarihi Kaleiçi Evleri
Fotoğrafta sağda köşedeki 21 kapı no.lu evde Yaşar Sobutay'ın Toparlak Mustafa ile evlenen kız kardeşi Işıl Yönen oturuyordu. Ev, eski Devlet Bakanı Mehmet Yazar tarafından satın alınarak Mimar Şevkiye Erdal'ın projesi ile restore edildi. Sağdan ikinci 19 nolu ev; Mursi Bileydi'lerin oğulları olan Ahmet, Mehmet ve Abdi Bileydi kardeşlere aitti Bu evin alt katında daha sonra; "Torik Mustafa" lakabı ile anılan Mustafa Atılgan ve ailesi oturdular. Bina, Mimar Sadi Behlül projesi ile restore edildi. Puding Marina Hotel, Mermerli Sokak, No:19-21
0
0
36
Antalya Ajandası
Админ
Другие действия
bottom of page
