Geçmişten zengin ve yüklü bir kültürel miras alan ülkemizdeki cennet köşelerden birisi de Myra. Antik Likya kentlerinden birisi olan Myra, Antalya Demre ilçesi sınırları içinde yer alıyor. İlk şehir İ.Ö 5. Yüzyılda “yüksek şehir” anlamına gelen akropoliste kurulmuş. Orta Çağ boyunca görkemli ve ihtişamlı bir ünü olan Myra antik kenti bu haklı ünü biraz da Aziz Nikolas’ın piskoposluğuna borçludur. Kaya mezarlarının üzerine kurulan Myra Antik Kenti zamanla aşağılara doğru genişlemiştir. Myra denildiğinde çağrışım yapan ilk unsur kaya mezarları, ikincisi ise St. Nikolas Kilisesi’dir. Kilise 1034 yılında Arap saldırıları sonucunda yıkılmıştır. Antik Myra’dan günümüze değin ulaşmayı başaran güney tiyatrosu ve harikulade güzellikteki kaya mezarlarıdır. Kentin her iki yanında da yer alan kaya mezarları müthiş bir mimari ve nefes kesecek kadar güzel bir cazibeye sahiptir. Tepe alanda Helenistik ve Roma döneme ait surlar bulunur. Bir dönem Likya’ya başkentlik de eden Myra Antik Kenti, Antalya’ya gidenlerin mutlaka görmesi gereken zenginliklerden birisidir.
Antik çağlarda en önemli eğlence, sosyalleşme ve kültürel faaliyetin tiyatro olduğu düşünülürse antik kentlerdeki en temel figür de tiyatro binalarıdır. Çok basamaklı, akustik özelliği olan ve görkemli tiyatro yapıları çoğunlukla günümüze kadar ulaşmayı başarıyorlar. Myra’daki antik tiyatro da akropolisin güneyinde ve Roma dönem özellikleri ile inşa edilmiş ve çok da iyi korunmuştur. Sahne binası büyük ölçüde ayakta olan ve 14 merdiven yolu bulunan tiyatronun orkestra kısmında, blok parçalarının ve ince işçilikle yapılmış sütunların varlığı ise ortama müthiş bir büyü katar. Mitoloji dünyasının tanrı ve tanrıçaları, karışık canlıları ve gizemli hikayelerinin canlandırıldığı kabartmalar ile tiyatro maskları, oturma sırasının önyüzündeki mermer bloklara nakşedilmiştir.
Myra Antik Kenti’nin en etkileyici özelliği kuşkusuz Likya’ya has ev ve tapınak formlu kaya mezarlarıdır. Karşıdan bakıldığında görkemli bir mimariyi ve köklü bir geçmişi yansıtan ve ince işçiliği ile her göreni kendisine hayran bırakan kaya mezarları, akropolisin yamaçlarına oyulmuştur. Akropolisin güneybatında kalanlar Deniz Nekropolisi, güneydoğusunda kalanlar ise Nehir Nekropolisi olarak gruplandırılır. Likya’nın ahşap ev mimarisi formunda yapılan kaya mezarları büyüklük olarak birbirinden farklıdır. Mezarlarda kabartma tekniği kullanılarak yapılmış ve gerçek ölçülerdeki insan figürleri hayranlık uyandırır. Resimli Mezarlar da denilen bu büyüleyici eserleri Likya’nın en görkemli anıt mezarları olarak adlandırmak mümkün.
Myra’nın ana tanrıçası olan Artemis de Anadolu’dan köklenen en eski tanrıça olarak bilinen Kybele şeklinde tasvir edilmiştir ve bu da antik Myra’ya bambaşka bir tılsım kazandırır.
İ.S 5. Yüzyılda Likya’ya başkent olmuş Myra’da St. Paul’un izlerinin olması da burayı Hristiyan dünyasında özel bir konuma ulaştırır.
Kayaya sabırla ve üstün bir işçilikle oyulmuş nefes kesici güzellikteki kaya mezarları, Roma dönem amfi tiyatrosu, Bizans dönemine tarihlenen Aziz Nikolaos (Noel Baba) kilisesi ile Myra, geçmiş çağların kendine has karakteristiğini günümüze taşıyan bir ulak adeta.
Kulaç atmak için Akdeniz’in sıcak ve masmavi sularını ve özellikle de Antalya şehrini tercih edenler için gezilip görülmesi gereken çok özel bir bölge olan Myra antik kenti, size asırlarca ötede kalmış bir yaşamın izlerine tanık olma ayrıcalığını sunar.
Myra ile ilgili bilinmesi gerekenler nelerdir sorusuna verilecek 5 maddelik cevap...
1- Myra antik kenti, ışık ülkesi Likya’nın en önemli şehirlerinden birisidir.
2- Aziz Nikolaos kilisesi ve kaya mezarları ile ünlüdür.
3- Noel Baba olarak bilinen Aziz Nikolaos şehrin sembolü olarak bilinir.
4- Şehirde büyük bir deprem meydana gelmiş ve kent, 1. Justinianos’un desteğiyle yeni baştan inşa edilmiştir.
5- 15 bin kişilik tiyatrosu Anadolu sınırları içindeki en büyük tiyatrolardan birisidir.
Kaynak : Akra Barut Blog