Cumhuriyet öncesi yıllarda;Antalya'daki hanlar dışında, bugünkü anlamda İtalyanlar tarafından işletilen, yalnız bir otel vardı. Sonraları da bu konak ev, 1922 yılına kadar Antalyalı Rum Zaade Danilidi'nin oteli oldu. Cumhuriyet'ten sonra 1942'de mülkiyeti Antalyalı Tüccar Ak Hüseyin'e geçen bu görkemli bina, bir süre de Ak Hüseyin Oteli olarak da çalıştırılmıştı.
Antalya'da herkes onu 'Ak Hüseyin' olarak tanırdı. Ak Hüseyin, okuma ve yazması olmamasına rağmen, hayata sıfırdan başlayarak adım adım ilerlemiş; un ticareti ile kazandığı parasını gayrimenkule yatırarak Antalya'da büyük bir servetin sahibi olmuştu. Zahire Borsası'na gelen yayla ve sahil buğdaylarının hemen tamamını ya bizzat ya da simsarlar eliyle o satın alırmış.Yakından tanıyanlar onu, fırıncılıktan başlayarak değirmenciliğe, ticarete; oradan da fabrikatörlüğe, adım adım yükselmiş, çalışkan, zeki ve tutumlu bir işadamı olarak anlatırlar.
Milli Mücadele yıllarında Antalya'ya gelen Türk Casusu İngiliz Kemal hatıralarında, bu otelde kaldığını, İtalyan otelcinin kızı Margrit ile aralarında geçen gönül maceralarını anlatır.
Sonraları Atatürk İlkokulu'nun Orta Bölümü buraya taşındı. Bir dönem de Antalya Koleji'nin öğrencilerini konuk etti. 1989 yılında çıkan bir yangında, en üst katındaki antika piyanosu ile birlikte yandı kül oldu bitti amayaşlı andız ağacı hala ayakta duruyor.